ŞEYH HAYDAR BABA PALULU "alintidir"

ŞEYH HAYDAR BABA PALULU "alintidir"

ŞEYH HAYDAR BABA(K.S)
( Kadiri ve Nakşibendi tarikatı şeyhi )
(1906-1979)
Haydar babanın dedesi Madenli Aboş Efendi Maden’in tanınmış ailelerindendir. İki erkek çocuğundan Cemil, babasının mesleği ticaretle uğraşırken, Naim zabitliği seçer.Aboş Efendinin vefatından sonra işleri bozulan Cemil Efendi, Maden’i terk edip Palu’ya yerleşir.Kültürlü oluşu ve ahlak-ı hamidiye sahibi olması nedeniyle, kısa zamanda çok sevilir.
Cemil efendi, Maden’deki konaklarına her yıl misafir olarak gelen şeyh Ali Septi hazretlerinin oğlu şeyh Mahmut Feyzi efendi eliyle Nakşibendi tarikatına intisaplı olmasına rağmen mübarek gecelerde bütün tarikat meclislerine katılıp kendi yazmış olduğu beyitleri söyleyerek zikir cemaatini şevke ve cezbeye sevk eder.
Hanımının vefatı üzerine ikinci izdivacını Palu askerlik şube başkanı Harputlu Yüzbaşı Muharrem Zobu’nun kızı Hayriye hanımla yapar. Bu izdivaçtan 1900 yılında dünyaya gelen oğluna “Ziya,” 1906’da dünyaya gelen ikinci erkek evladına ise gördüğü rüya üzerine “Haydar” ismini koyar ve kadiri tarikatına vakfeder.
Haydar baba daha küçük yaşlarda iken babasıyla birlikte zikir halkalarına katılır ve tarikat terbiyesiyle yetişir. 6-7 yaşlarında iken annesi, 10 yaşında iken babası Hakk’ın rahmetine kavuşur. Babasına hastalığı suresince yaşının fevkinde yaptığı hizmetle aldığı dua, hayatı boyunca en büyük yardımcısı olur.
Babasının vefatından sonra ablası Leyla hanımın yanında kalır. Eniştesi berber Osman efendinin yanında çıraklık yaparken, Cimşidiye Medresesi’nde Molla Selim hocanın derslerine devam eder. Kitaplarda öğrendiği İhlas suresini okumanın fazileti onu çok etkiler, Üveysiliğin virdi olduğunu bilmeden ihlas suresini okumayı günlük on bine kadar yükseltir. Çocuk yaştan itibaren çektiği bu virdi sayesinde Veysel Karani hazretleri kendisine sayeban olur.
On yedi yaşlarında bir gün gece namazından sonra, seccadesinin üzerinde oturmuş tespih çekerken kapı açılır, yanına tanıdığı birinin sıfatında bir adam girer. Yerden kalkmasına fırsat vermeden arkadan kucaklar ve sıkmaya başlar. Bunun şeytan olduğunu anlar ve İhlâs okumaya devam eder. Bir süre sonra şeytan, arkada duramaz ön tarafına geçer. İhlas suresini okudukça şeytan küçülür, ufak bir parça haline gelir. Yerdeki şeytanı ayağıyla ezer. Bu olaydan sonra, tarikat yolunda seyr-i sülükün bir mürşid-i kamil gözetiminde yapılması gerektiğini anlar.
Palu’nun Sağuna (Andılar ) Köyünde molla Kasım hocanın oğlu Kadiri tarikatı şeyhi Hacı Muhammed Baba(Hacı baba) dan tarikat alır.
18 yaşında Babasının samimi dostu Kiliban(Köklüce) köyünden Yusuf Ağa’nın kızı Hatun’la evlenir. Kızı Hayriye hanım bu izdivaçtan dünya ya gelir. Ticaret hayatına bir arkadaşıyla ortaklaşa berber dükkanı açarak başlar.Sürgün edilene kadar (1945) devam eder.
Askere gitmek için hazırlık yaparken hanımı vefat eder. Kızı Hayriye hanımı kayın validesinin yanına bırakarak askere gider.
Isparta 40. piyade alayında alay berberi olarak askerliğini tamamlar.
Askerlik dönüşü evlenmeyip Veysel Karani Hazretleri gibi çobanlık yapma fikrindeyken “Evlen ! Senden olacak evlatlar ümmet için hayırlı hizmetlerde bulunacak” ikazından sonra vazgeçer. İlk hanımının amcası kızı Fehmi Efendinin kızı Edebiye hanımla evlenir. Bu izdivaçtan Cemil ve Abdulkadir adında iki oğlu ile Zülfüye adında bir kızı olur.
Çok arzu ettiği itikaf, Sağuna köyünde şeyhinin gözetiminde gerçekleşir. Bu itikafı kırka (çileye) tamamlamak isterse de şeyhi, kendisinin de çileye oturmadığını söyler ve bir yıl sonra beraber çileye oturmak üzere sözleşirler. Yıl dolmadan şeyhi vefat eder. Şeyhinin vefatından sonra Sağuna köyü camisinde arkadaşları Tarhanalı sofi Cuma ve şeyhinin oğlu Ömer efendi ile beraber oturdukları ikinci itikafa rağmen kalbindeki vesvese ve meşguliyet devam eder.
Üçüncü itikafını Tepecüklü Mehmet babadan izin alarak gerçekleştirir. Bu itikaf içinHaydar baba: “Tepecüklü Mehmet babanın manevi gölgesi hep üzerimizde oldu ve bu itikafla zikrin lezzeti kalbime yerleşti.”der.
İtikaf sonunda kalbinde yeni fırtınalarla çileye oturma arzusu artar. Aldığı işaret Sağuna köyü camisinde tek başına oturabileceği yönünde olmasına rağmen tarikatın inceliklerini, vesveseden kurtulmanın yollarını gösterip çalıştıracak, sahip olacak,manevi tecrübesinden istifade edebileceğine inandığı, mürşid-i kamil olarak gördüğü şeyh Ali Septi Hazretlerinin oğlu şeyh Hasan efendinin halifesi Palu’nun Mir Mehmet köyünden Hacı Cuma hocanın yanına varıp arzusunu bildirir. Hacı Cuma hoca (k.s.) yaptığı istihare neticesinde evinin altındaki samanlıkta çileye oturmasına izin verir.Haydar Baba(k.s.)da, Hacı Cuma hoca(k.s.)in tarikat teklifini geri çevirmez ve Nakşibendi tarikatı ile böylece tanışmış olur.
Hacı Cuma hoca(k.s.)çok yaşlı olduğundan(yüz yaşın üzerinde) Haydar Baba(k.s.)’nın yanına ancak birkaç gün ara ile uğrayıp yardımcı olur. Çileye oturduğunun 30.günü jandarmanın baskın yapacağı ihbarı üzerine Hacı Cuma hoca, evine gidip on gün daha oturduktan sonra çilesinin tamam olacağını söylemesine rağmen, evine gelip kırk gün daha oturur ve ilk çilesi yetmiş gün olur. Çile bittikten sonra şeyhi Hacı Cuma hoca tebrike gelir ve yanında Nakşibend tarikatı Halıdiye kolundan hazırlamış olduğu icazetnameyi verir.“ Çileye icazete değil kulluğumun gereğini yerine getirmek için oturdum”itirazına Hacı Cuma hoca, “sana icazet vermemi büyükler emir buyurdular”der. Mana aleminde şeyh Ahmet Rufai (k.s),Mevlana Celaleddin Rumi(k.s), Mahmut Samini(k.s)hazretleri tarikatlarını yürütmek üzere izin verirler. 1940’ların başında tek parti döneminin akıl almaz baskılarının yaşandığı o günlerde, irşada başlaması yönünde üç gün üst üste işaret alır. Rüyasında, Resulullah (s.a.v)“ Kalk irşada başla! Senin başın Hasan-Hüseyin’inkinden daha mı kıymetli”ikazından sonra ilk irşada Hoşmat köyünden başlar.
Ömrünün son yıllarına kadar her yıl son bahardan ilk bahara (köy işlerinin başladığı tarihe kadar) Elazığ, Bingöl, Malatya’nın birçok köylerini gezip buralardaki müritlerini zikir ve sohbetlerle ibadete ve her yıl ramazan ve kurban bayramlarına on gün kala bayan ve erkeklerin ayrı yerlerde itikafa oturmalarını teşvik ederdi. Birçok müridi 20-30 sefer itikafa (inziva hayatında on gün boyunca ekmek ve sudan başka bir şeyin yenilip içilmesi yasaktır.) oturmak suretiyle büyük mesafeler kat etmişlerdi. Bazı müritlerine günlük olarak okudukları kuran tilavetinin yanında Delâlı Hayrat(salavatı şerife) kitabını okumalarını da tavsiye ederdi. Gelen misafirlerden kadın, erkek, çocuk kim olursa yakından ilgilenir,sohbet eder, maddi ve manevi ihtiyaçlarını giderirdi. Sohbetlerinde Kur’an ve sünnet çerçevesinde züht hayatı yaşamalarını, bunun da peygamberimizin ve sahabelerinin hayatı olduğunu ,Kur’an ve sünnet olmadan tasavvufun olamayacağını, ceviz misalinde olduğu gibi dışı olmadan içindeki lezzete ulaşmanın mümkün olamayaca- ğını, dünyanın bir rüyadan başka bir şey olmadığını anlatırdı.
“Cezalanmak istemiyoranız bulunduğunuz çevrede sakalınızı süpürge edip insanların yüzünü Allah’a döndüreceksiniz” diyerek cihada ehil müritlerini gayrete getirir, sürgün ve gözetim altında bulunduğu dönemlerde köylere irşat için çıkmalarını sağlardı. Haydar Baba(k.s.)’nın ilk dervişlerini molla Bahri efendi şöyle anlatıyor: Babanın müritleri zayıf, sivri külahlı, Allah ve Resulünden bahsedildiğinde ağlayan, yufka yürekli, onun hayatını örnek alan, halveti seven ve her yıl itikafa oturarak nefislerini arındırmaya çalışan kimselerdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard