Zazaca Üzerine

Zazaca Üzerine

altOrhan Zoxpayic / Konfiçyus’a sormuşlar; "Eğer bir ülkede yönetici olsaydınız ilk olarak ne yapmak isterdiniz ?"
Konfiçyus :
"Şüphesiz önce dili düzeltirdim."
"Peki neden?"

"Çünkü dilde bozukluk varsa söylenen şey tam olarak anlatılamaz; eğer söylenilen, gerçek anlamı yansıtmazsa asıl eylem gerçekleşmez. Eylem gerçekleşmez ise sanat ve ahlak çöker, sanat ve ahlak çöküntüye uğrarsa adalet yoldan çıkar, eğer adalet yoldan çıkarsa çaresiz kalan halk bunalıma sürüklenir.
Sonuçta doğru karar verme olanağı ortadan kalkar."
İşte bu durumları önlemek için dil, tüm öğretilerin üzerinde önem taşır...

Bu makalemi yazdığım saatlerde Zazaca dili ve kimligi üzerine maalesef kendini Zaza çevresi olarak adlandıranlarla , Kürd "Kurmanç" çevreleri tartışmayı çoktan baslatılar bile! Selim Çürükkaya'nın "Adrenalın neden yükselir?"başlıklı yazısını okuyunca fanatik ve bir o kadarda ön yargılı bir kişinin Zazaca dili ve kimliği üzerindeki rahatsızlığına tanık oluyoruz. Bu bence bir kişinin değil böyle düşünen bir çevrenin veya mantığın olduğunu gösteriyor. Bu çevrelerin Zaza dili,kimliği fobisi olduğu bir gerçekliktir. Fobisi olan bu çevrelerin Türk- Resmi ideolojisinden ne farkı vardır? Geçmiste Türk-Resmi görüşüde hep bir ağızdan bağırıyorlardı. Kürdler dağlı Türklerdir.Kürdler bölücüdür.Kürdler Türktür teranelerini hatırlasınlar. Bu ırkçı şoven ve asimlasyoncu yaklaşımı unutularmı ? ibret alsınlar.

Zazaca dili,kimliği,kültürü ile ilgili sorunlardan rahatsız olan bu çevreler "Kuzey Kürdleri" hala Kürd uluslaşma süreci veya bir statü elde etmedikleri halde Resmi ideoloji oluşturmalarına tanık oluyoruz. Düşünün-kü ! bu çevreler devletleşip,otoritelerini kurduklarında Kürd coğrafyasında farklı inanç,kültür ve kimlikleri taşıyan gurupların vay haline ? demekten kendimi alamıyorum. Farklı kültürel,inanç ve kimlikler zenğinliğine bu sekter yaklaşımları biliyoruz. Güney Kurdistan da Soran-Bahdinan bölgelerindeki sorunlar başta olmak üzere, Goran-Hewraman yine Feyli Kürdlerin biribirileriyle olan sorunlarından tarihsel ders çıkarmamız gerekir.

##########################################

Dil ,bir ulusu teşkil eden unsurların başında gelir. Bir ulusu ayakta tutan bireyleri biribirine bağlayan,sarsılmaz bir birlik yaratan ve ulusal bilinci besleyen bir unsur olarak dili gösterebiliriz. Kısa adı (UNESCO) olan Birlesmis Milletler Egitim Bilim ve Kültür Örgütü'nün 21 Şubat Dünya anadili günü öncesinde yayınladığı "Tehlike Altındaki Diller Atlası" na göre Türkiye'de 15 dil tehlike altındadır. UNESCO'nun yayınlamış olduğu bu raporda benimde konuşttugum ana dilim Zazaca güvensiz durumda olan diller kategorisi içinde yer almaktadır.
UNESCO'nun akademik ve bilimsel araştırmalarla yapmış olduğu bu tesbit üzerine,Zaza'ca dilii üzerine bazı aydın ve yazarlarımız konunun hasassiyetine değinerek makalelerinde çok anlamlı çağrılar yapmışlardır. D.Ali Küçük,Ilhami Sertkaya (v.s) ismini sayacağım birçok duyarlı aydın ve yazarımızın bu duyarlılığına dikkat çekmek ıçın bu yazıyı kaleme alıyorum.Zazaca'nın güvensiz diller konusu hakkında birçok yazar ve aydının değerlendirmeleri farklı olduğuna tanık oluyoruz. Doğal olarak tüm insanların aynı düşünmeside beklenemez. Bu yaklaşım doğa ve bilimin yasalarınada aykırıdır.
Zaza'ca konuşan toplumun dili ve kimliği üzerinde'de öteden beri çok farklı tartışmalar olmakla beraber farklı tezler'de savunulmaktadır. Bu tezler yıllarca Türkiyedeki Üniversiteler,Türk-Dil kurumu başta olmak üzere bilim dışı ve hayali teorilerle "Güneş-Dil teorisi" insanlarımız aldatılmaya çalışılmıştır. Bu teoriler artık iflas etmiş,tarihin çöp sepetine atılmıştır. Yine Zazaca konuşan bazı gurup,çevre ve şahsiyetlerin öteden beri farklı düşünceleri vardır. Bu çevreler arasında da bir konsensüs yoktur.
Bu çevrelerden bazları arasında çok zıt ve uzlaşmaz çelişkiler görebiliyoruz. Bu kişileri de kategorilere ayırabiliriz. Bazıları farklı mahlaslar da yazarak asıl kimliğini saklıyorlar. Bu kesimlerin bir kisimi Türk-devlet sisteminin stratejik kurumlarından beslenerek Zazaca dilini konuşan topluluğu farklı siyasi taraflara kanalize etmeye çalışırlar. Bunu yaparkende cok soysuzca,bilim dışı aşırı Türkçü ve kafatasçılardan daha saldırganca komşu dillere,kendi gurubundan olan dillere saldırırlar.
Bugün kabul etsek de, etmesek de Zazaca konuşan kesimler, „Dersim" ve „Zazalar" şeklinde bölünmüşlerdir. Bu bölünmeye gerekçe olarak ortaya sürülen, Alevilik ve Sunnilik durumudur. Bu bölünmüşlüğü giderecek çabalar ve ciddi girişimlerde mevcut değildir.
Bir kısım çevrelerde gecmiste anti-sömürgeci Kürd ,Türk sol siyasi gelenekten gelmişler. Bu kesimler sık,sık tanık oluyoruz kendi aralarında başta olmak üzere kendileri gibi düşünmeyenlerle tartışma içindedirler. Geçmiste yer aldıkları siyasi guruplarla çatışmaları ağırlıklı Zaza dili ve kimliği ekseni üzerinden yürütülmektedir. Kürd örgüt yapılanmaları içinde Zaza'ca konuşan kesimlerle bağımsız hareket ettiklerini söyleyen bu guruplar arasındaki tartışmaların detaylarına girmiyeceğim,ağır hakaret ,iftira ve her türlü mekanizmaları üzülerek söylüyorum birbirilerine karşı insafsızca kullanmaktadırlar.

Zazaca dilini konuşan topluluk üzerinde zaten yıllarca Türk devletinin hesaplarının olduğunu biliyoruz. Zazaların Kürd olmadığı tezini ve Kürd toplumuyla karşi karşıya getirildiğini çok iyi hatırlıyorum. 1995-1996 yıllarında "Dicle'nin sesi Radyo'su" Diyarbakır 7.Kolordu kararğahından 2 yıl boyunca Zazalar ayrı bir ulus tezini savunarak günde 8,10 saat Zaza'ca küfür,iftira ve hakaretlere varan yayınlarla Kürd ve Ermeni halklarına karşı propaganda yapttıklarını Bingöl ve Diyarbakir halkı çok iyi biliyor. Yine Genelkurmay Harp Tarihi'nin yayınları arasında Nazmi Sevgen ,Rahmi Batur gibi emekli subayların çıkarmış olduğu kitaplarda savunulan bilim dışı tamamen yalan ve iftiralara dayalı tezlerle ilgili yayınlar hala hafizamızdadır.

Zaza'ca dilini konuşan toplum üzerinde bu kadar oynanmasının elbette tarihi,siyasi,kültürel,
sosyo-psikolojik boyutları irdelenmelidir.Düşüne biliyormusunuz ? hem devlet sistemi,hem Zaza'ca konuşan belli çevreler,hemde Kürd örgüt yapılanmaları bazı azydınlar tarafından kıyasıya kendine doğru çekme,kendi tezlerini,siyasi ve ideoljik fikirlerini empoze etme mücadelesine tanığız. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türk resmı anlayışının hesabını yıllarca biliyoruz. Ama Zaza'ca konuşan çevreler,guruplar aydın ve yazarlar farklı ideolojik ve siyasi tercihlerini bir tarafa bırakmaları gerekir. Zaza'ca dilinin geliştirilmesi ve UNESCO'nun deyimiyle güvensizlik ortamından kurtarılması için asgari müştereklerde "sadece dil konusunda" bir araya gelmelidirler.
Zaza'ca konuşan kesimlerin hepsinin kısır döngü çekişmelerden vazgeçmelidirler. Gerek bağımsız hareket eden gurup ve bireyler, gerekse örgütsel ve kültürel alanda çalışma yürüten guruplar iyi niyetlerini ortaya koymalıdırlar. Zaza'ca dili günümüzde 4,5 milyon arası insanların konusttugu,tahmin edilen kadim bir dildir. Kürd kurum,örgüt,internet siteleri,televizyon ve radyoları başta olmak üzere Güney Kurdistan yönetimi dahil Zaza'ca diline bugüne kadar gerekli önem vermedıği kesindir.Tüm bu kesimlerin kendini sorgulamaları ve özeleştirisel davranmalıdırlar.ROJ TV başta olmak üzere ,TRT 6 ve Güney Kurdistan ve Avrupadan yayın yapan Kürd kanalları Zazaca dilinden proğramlara yok denecek kadar azdır. Bu konuda en büyük görev hiç kuşkusuz ki Zazaca dili üzerinde çalışma yapan duyarlı aydın,yazar ve çevrelere düşmektedir. Ancak, tarih yazıyor ki bir dil ölüyor ya da kayboluyorsa o dili konuşanlar önce vatanlarını, yurtlarını kaybetmişler demektir,sözünü unutmamiz gerekir.
UNESCO'nun raporuna göre Türkiyede son dönemlerde üç dil kaybolmuştur. Bu diller hakkında aşağıdaki bilgiler aktarılmıştır. Kafkas kökenli UBIH DILI’ni yeryüzünde konuşan tek kişi olan Bandırma’nın Hacı Osman Köyünden TEVFIK ESENÇ 8/10/1992 tarihinde öldüğü için bu dil de ölmüştür. Çünkü artık o dili yeryüzünde konuşan yoktur. Atlasa göre Türkiye'deki üç dil kayboldu. Kapadokya Yunancası, dünyada da son derece tehlike altında. Diyarbakır Lice'deki Kamışlı köyünde konuşulan Mlahso da kayboldu. Suriye'ye göçen köylülerden İbrahim Hanna'nın 1995'te ölümüyle bu dil de öldü. Kamisli köyü dogrusu Kulp ilcesine bagli olup, köyün Kürdçe ismi "Zılek" tır. UNESCO'nun raporunda belirtilen bu diller son zamanlarda sadece bir kişinin bildiğini yazıyor.

Bir dili yok olmaktan koruyabilmek için yapılabilecek en önemli şey insanların o dili konuşabilmesi ve çocuklarına öğretebilmesi için uygun koşulları yaratmaktır. Bu genellikle, azınlık dillerini tanıyan ve koruyan ulusal politikaların, anadili eğitimini destekleyen eğitim sistemlerinin, o dili konuşan toplulukla dilbilimciler arasında bir yazı sistemi ve biçimsel yapı kazandırmak için yaratıcı bir işbirliğinin varolmasını gerektirir.
"En belirleyici etken dili konuşan topluluğun dile yönelik tutumu olduğundan, çok dilliliği ve azınlık dillerine saygıyı yüreklendiren, bir dili konuşmanın ödev değil, zenginlik olduğunu hissettiren toplumsal ve siyasi bir ortam oluşturmaktir,maalesef cografyamizda bu ortami körükleyen Kürd Ittihat-i Terrakici düsünceler üzülerek söylüyorum ,vardir.

####################################


Kısaca Zazaca dili üzerine bir anekdotumu sizinle paylaşmak istiyorum. Kürd dil bilimcisi Feqi Hüseyin Sağnıç'ın oğluna ailece 1988 yılında Tatvan'a misafirliğe gitmişttik. Feqi'le bir gece sohbet etmek için evine gittik,bizimle Kurmanci konuşmak istedi. Biz kusura bakma Kurmanci diline vakıf degiliz? anlıyoruz ama kendimizi iyi ifade edemiyoruz,dedik ! O zaman bir Kürd hele Kurdistanda yaşiyorsa dilini bilmiyorsa ben onlarla konuşmam,diye bize tavır koydu. Bizde anadilimiz Zazaca olup,dilimizi mükemmel konuşuyoruz,dedik. Feqi biraz duraksayıp,düşündükten sonra siz merhum Said Elçi'nin hemşerisi Zazalarsınız sizinle o zaman ortak Türkçe dılı konuşalım,dedi. Sohbet biraz koyulaşınca ben Zazaca dilini hiç anlamıyorum,dedi. Feqi iyi hatırlıyorum şunuda söyledi ? komşu dillerden Osmanlıca,Arapça ve Farsça dillerinide bildiğini söyledi. Komşu dillerin birbirinden etkilendiği yönünde bazı örnekler verdi.Tabi ben kendisini bir Kurd dilbilimcisi olarak eleştirdim. Neden ! Zazaca dili üzerine bir calışma ve çabasının olmadığını hatırlatım. Benden Zazaca yazılı eser olup,olmadığını sordu? Bende Zazaca ilk yazılı eser olan Melle Ehmede Hasi'nin Mevlûdü olduğunu söyledim. Benden bu eserin temin edilmesi için yardımda bulundu. Bende Diyarbakır'dan temin ederek kendisine yolladım. Tatvan'a üç yıl sonra gittiğimde Zazaca dili çalışması hakkında ne yapttığını sorduğumda ? çok çaba sarf ettiğini ve Kurmanci dil yapısına çok uzak ve farklı bir dil olduğu için Zazaca dil çalısmasından vazgeçttiğini,söyledi.

Sonuç olarak, Zazaca ve Kurmanca dil gurupları aynı olsada gramer olarak birbirinden farklıdırlar.Tarihte Kurmanç ve Zazalar'ın kader birliği olmuştur. Bu iki dil Irani dil gurubundan türemiş olmakla beraber, akrabadırlar.Kurmanci dilini iyi bilen dilbilimci Feqi Hüseyin Zazaca'yı bilmemesi bu iki dilin veryantlarının aynı olmadığını gösteriyor. O yüzden nasil ki? Soranca ve Kurmanca farklı dillerse,hatta Soranca edebi ,yazım dili daha gelişmiştir. Zazaca bir lehçe değil,dil olarak görmek gerekir. Zazaca'yı sonraki kuşaklara aktaracak alt yapı nın oluşması dileğiyle aşağıdaki Italyan/Sicilyali Ozan'nın sözleriyle bitirmek istiyorum. Selam ve saygılarımla,

Bir halk zincire vurulmuş,
Kuşatılmış, susturulmuşsa,
Özgürdür daha.

Herşeyini al elinden,
Yemek yediği masayı,
Uyuduğu yatağı
Varsıldır hala.

Bir halk hem yoksul hem tutsaktır,
Dili çalındığı zaman.
Ve o yitiktir artık...

İgnazio Buttıta
(Sicilyalı ozan)

                                                Orhan Zuexpayij

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard